9 Aralık 2008 Salı

Pazartesi Yazıları

İlk Yazı
Bundan sonraki her pazartesi nasip olursa,uzun birde aradan sonra yazılarıma başlıyorum.İlk pazartesi yazımı bundan yıllar önce Karaman'da kaleme almıştım.O günden bu yana düzenli yazmadım.Geçenlerde küçük bir hesap yaptım.Aradan 6 yıl geçmiş.Dile kolay.O günden bu yana her hafta yazsaymışım,6 çarpı 52 den 312 gün yapıyor.Her hafta en az yarım sayfa yazmış olsaydım,bu sefer 312 bölü 2'den 156 sayfa yapacaktı ki,bu da bir kitap hacmi yazı demekti.Geçmiş geçti artık!Geçmişi geri getiremeyeceğimize göre artık ileriye bakmalıyım.Bundan sonra hiçbir pazartesiyi atlamamalıyım.Bir dönem yazdıklarımı yakmadım değil.Bu yazdıklarım ilk yazdığım tarihten 2004 yılı kışına rastlar.Hatırlayabildiğim kadarıyla dışı mavi kaplı bir ajandadaydı ilkler.Salonda kurulu sobamızda yakmıştım.Ortaköy'de.Şimdi bin pişmanım.Ara sırada şöyle avutmuyor değilim kendimi.Büyük yazarlar ilk yazdıklarını genelde yakmışlar.Gün yüzüne çıkarmamışlar.Bir kaç yazarda biliyorum,çıkan ilk kitaplarını kabul etmiyorlar.O zamanki yazdıklarını yok sayıyorlar.Biraz tuhaf bir durum ama,gerçek böyle.Bende biraz bilerek birazda bilmeden yaktım yazdıklarımı.Isınma amaçlı değildi elbette yakmamın sebebi.Tuhaf bir duyguydu,biraz birilerine kızışın sonucuydu.Şimdiki aklım olsa yakmaz,onları güzelce muhafaza ederdim.Üzerine güzel kokular bile sürerdim belki!Ama kesinlikle yakmazdım,bundan eminim.Yine yakın bir tarihte yazmış olduğum (5 Eylül) ve burada da yayınlamış olduğum yazımı kaybettim.5 Eylül tarihinin benim için önemli bir tarih oluşundan bahsetmiştim.Ne için önemli bir tarih olduğuna müsaadenizle tekrar değinmek isterim.Hayatımda bir ilki gerçekleştirmiş,otuzuma yaklaştığım şu günlerde ilk kez uçak ile yolculuk yapmıştım.Konya-İstanbul arası yolculuğum Atatürk hava limanına inipte,ayaklarımının yere basışına kadar 1,5 saat sürdü.Otobüsle bu yolculuk 10 saati buluyordu.Uçak havalanır havalanmaz aşağıda Akşehir,Eber gölleri görüldü.Rotayı biraz sağa kırıp biraz daha yükselip hızımızı da alınca bir baktım ki Bursa üzerindeyiz.Armutluda kaldığımız oteli bu sefer birde üstten görme şansım oldu.İnanamadım!Bu kadar kısa sürede burada nasıl olduğumuzu hiç anlamadım.Derken oradan da karşıya Yeşilköy'e geçtik ve yolculuğumuz sonlanmış oldu böylece.Güzel ve zahmetsiz bir yolculuk olmuştu benim için.İlk kez uçağa binmiş,havaalanına çok erken bir saatte ulaşmış.Bundan dolayıda cam kenarında yerimi almış ve yolculuk esnasında-sabahın erken saatleri olmasına rağmen- hiç gözümü kırpmadan tabiatı seyrederek doyumsuz bir keyif almıştım yaptığım bu ilk uçak yolculuğundan.Yanlız Yeşilköy'den Ümraniye’ye gitmek için değiştirdiğim dört vasıta sonrasında eve Cuma vakti anca ulaşabildim.Yani tam 2,5 saat sonra.. Bu yolculuğu anlatmamın sebebi;bir ilki gerçekleştirdiğim bu yıl içinde uçağa yarın bir kez daha binecek olmam.Bu sefer yolculuğum doğuya.İstanbul-Diyarbakır arası uçacağız.Dönüş aynı günün akşamı veya bir gün sarkabilir.Geçen yazın gitmek için bir fırsat çıkmıştı Diyarbakır'a.Gidemedim.Nasipse bu sefer göreceğim.Gezeceğim Diyarbakır sokaklarında.Geniş surlarının üzerine çıkıp bağıracağım.Ulu Cami'de bir vakit namazı eda edeceğim belkide.Bir arkadaşın görmemi salık verdiği Cahit Sıtkı Tarancı'nın müze evini ziyaret edeceğim.Gazi Köşküne uğrayıp bir çiğköfteye banamısın demeyeceğim,yerel türkücüler eşliğinde.Gezmek için ideal zaman diliminin ilkbahar olduğunu söylüyor arkadaşım.Olsun ben sonbaharda gideceğim.Ne fark eder?Diyarbakır'ı bana sevdiren Yaşar Kemal olmuştur.Yıllar evvel Konya İl Halk kütüphanesinde okumuş olduğum Diyarbakır’ı da anlatan kitabında,ilgili bölüme şöyle başlar Yaşar Kemal.''İki Diyarbakır vardır.Biri sur içinde diğeri dışında''.Yazısının devamında Sur içindeki yoksulluktan,çaresizliklerden dem vurur.Sur dışı o günlerde yeni yeni gelişmektedir.Yıl 1950'lerdir.Şimdiki Diyarbakır,o günkünden çok farklı olmalı.Bu farkı anlayabilecek yaşta değilim ama tekrar okursam Yaşar Kemal'in yazdıklarını aradaki farkı görebilirim belki.Kim bilir...

Hiç yorum yok: