9 Aralık 2008 Salı

Prof.Dr.A.Sinan SERTÖZ ile bir söyleşi gerçekleştirdik

Bilkent Üniversitesi Matematik bölümü öğretim üyesi Prof.Dr.A.Sinan SERTÖZ ile bir söyleşi gerçekleştirdik

Matematiğe ilk ilgi nasıl uyandı?
Matematik, yapmaktan her zaman zevk aldığım bir konuydu. Böylesine kolay bir işin zekâyla ilişkilendirilmesine de hep şaşardım, hala da şaşarım, ama fazla itiraz etmezdim! Lisede fizik hocamız olan Emine Rıza Hanım doktora yaparken matematiği bırakıp fiziğe geçmiş bir insandı. O yüzden fizik dünyasını da matematik dünyasını da anlar, bize de hoş hikâyeler anlatırdı. Ben fizik problemlerini çözdükçe de bana tatlı tatlı kızar, bu çözümlerin fizikle ilgisi olmadığını, ancak bir matematikçinin böyle çözümler üreteceğini söylerdi. Bana ilk kez "sen matematikçi olmayı düşünmüyor musun?" diyen ve kafama bu fikri sokan da Emine Rıza hocadır. O güne kadar mimarlıktan şairliğe onca zor mesleği aklımda denemiştim. Birden bire böylesine kolay bir işle hayatımı yönlendirebileceğimi görünce inanamamış ama doğru olduğunu anlayınca da sevinmiştim.
İlk çözdüğünüz matematik problemini hatırlıyor musunuz? Çözdükten sonra nasıl bir sevinç duydunuz?
İlk çözdüğüm ve çözmekten dolayı sevindiğim problemi hatırlamıyorum elbette ama herhalde düzlem geometriyle ilgili bir problem olması gerekir. Ortaokuldayken bunları çözmenin önemli olduğunu hatırlıyorum. Lisede sentetik geometri problemleri çözmekten zevk alırdım. Bu problemleri beş dakikada çözerim diye iddiaya girer, iddiayı kazanıp cola içerdim. O zamanlar Coca Cola Türkiye'ye yeni gelmişti ve cola içmek önemli bir şeydi! Ortaokulda problem çözünce duyduğum zevk başkalarının kolay yapamadığı bir şeyi yapıyor olmanın verdiği zevkti. Ama lisede, özellikle sentetik geometri problemleriyle tanışınca başka bir tür zevkin de oluşmaya başladığını hissettim. Problemin içinde var olan bir güzelliğin ortaya çıkıyor olmasının getirdiği bir zevkti bu. Kendimi bu problemleri yaratanların dünyasına kabul edilmiş, ayrıcalıklı bir topluluğa katılmış gibi hissederdim.
Matematikçi olduğunuza pişman mısınız? Yeniden doğsaydınız yine de bu mesleği seçer miydiniz?
Matematik mesleğini seçtiğim için pişman değilim. Zeynel pastanesinin bir reklâm afişi var, şöyle yazıyor: "Hiç pişman değilim. Yine olsa, yine yerim." Benim duygularım da o yönde matematiğe karşı. :-)Genç matematikçilere önerileriniz nelerdir?Çok çalışmak gerekir. Çok çalışın. Bu işten anlamayanlar, matematiğin zekâyla yapıldığını sanırlar ve söylerler. Onlara kanarsanız batarsınız. Matematik çok çalışmayı, çok şey öğrenmeyi ve neyi ne kadar bildiğin ve bilmen gerektiği konusunda kendine karşı dürüst olmayı gerektirir. Çok, çok, çok çalışmak gerekir. Çalışırken aklınıza gelen fikirleri takip edin. Kimseye hayran olmayın. Kimseyi üstün bilmeyin. Kendini küçük görenlerle, başkalarının yaptıklarına hayran olup "biz yapamayız" diyenlerle arkadaşlık dahi kurmayın. Çok çalışın ve kendinize güvenin. Başarıya giden kolay yol yoktur.
Okul yıllarınızda matematik öğretmenlerinize karşı tutumunuz nasıldı? Onların size karşı tutumları nasıldı? Matematiği size sevdirdiler mi? Yoksa matematikten korkuttular mı?
Benim hep iyi matematik hocalarım oldu. Hepsini tek tek hatırlıyorum. İlkokuldaki ilk hocamız İsmail Bey okulda diğer hocaların matematik konusunda danıştığı bir hocaydı. Daha sonra yıllarca bize gelen Ülkü hocamız öğretmen okulundan yeni mezun olmuş idealist bir hocaydı. Bize verdiği emeği daha sonra kendi çocuklarına bile vermemiştir. Darüşafaka'da ilk yıl Diblan Hanım bize hazırlık sınıfında matematiğin İngilizce terimlerini ve disiplinini öğretti. Orta birde ise Fullbright bursuyla Türkiye'ye gelen Mr Metcalf efsanevi bir matematik hocasıydı. Hayatımda bir Diblan'dan bir de Metcalf'ten sıfır aldığım için ağlamıştım. Belki sıfır aldığım başka dersler de olmuştur ama değil ağlayacak kadar, hatırlayacak kadar bile önem vermemişim demek ki!Daha sonra bize tüm ortaokul ve lise yılları boyunca Sevim Gündüz hoca matematik öğretti. Lisedeki fizik hocamız Emine Hanımla beraber benim matematik öğrenmemde ve bu konuyu seçmemde en önemli rol onlarındır. Üniversite hocalarım ise, yine büyük bir şans eseri, hepsi harikulade insanlardı ve çoğu başarılı matematikçilerdi. Onlardan sadece matematik bilgileri değil, matematiği ve bilimi algılayış yönünden de çok şeyler öğrendim.
Okul yıllarında matematiğe çalışma sekliniz nasıldı? Gerçekten matematiğe çalışma sekli nasıl olmalı?
Matematik anlamaya bağlı bir iştir. O yüzden nasıl isterseniz öyle çalışın, yeter ki sonunda ne olduğunu anlayın. Yoksa kitap defter başında beş saat geçirdim, ben artık çalışmış oldum gibi bir yaklaşımı matematik kaldırmaz. Konu nedir, ne yapılmak isteniyor? Siz bu yapılmak isteneni yapabilir, problemleri çözebilir durumda mısınız? Ve son olarak da siz yeni problemler kurabilecek durumda mısınız? Bunlardan birine bile cevabınız tam olarak evet değilse, biraz daha çalışmanız gerekir.
Türkiye’de matematik adına iyi şeyler yapılıyor mu? Yapılması gerekenler var mı? Neler yapılabilir?
Türkiye'de matematik adına iyi şeyler yapılıyor ama sayı olarak çok azız. Amerika'da, Avrupa'da, Çin'de, Hindistan'da matematikçilerin nüfusa oranı nedir, Türkiye'de nedir? Önce bu sayıyı tutturmak gerekir. O kadar çok matematikçi olunca kalite artışı ister istemez rekabetten doğacaktır diye düşünüyorum.
Toplum olarak matematiği nasıl sevdirebiliriz? Bu konuda biz matematikçilerin dışındakilere düşen ne?
Hayatı algılamak ve yönlendirmek için bilimsel bilgi ve düşüncenin gerekliliğini anlatmalıyız. Bilimi kullanan toplumların gelişmiş ülke, kullanmayanların da gelişmekte olan ülke diye adlandırıldığını görmeliyiz. Gelişmiş ülkelerin dünyayı nasıl yönettiğini göstermeliyiz. Bilgisizliğin nasıl eninde sonunda çaresizliğe ve giderek bağımlılığa ve baş eğmeye yol açtığını göstermeliyiz.
Türkiye’de iyi matematikçiler yetişiyor mu? Toplumun gerçekten matematikçilere ihtiyacı var mı?
Türkiye'de elbette iyi matematikçiler yetişiyor. Toplumun elbette matematikçilere ihtiyacı var. Toplumların daima matematikçiye, şaire, edebiyatçıya, fizikçiye ihtiyacı vardır.
Gauss'un söylediği gibi matematik sizce de bilimlerin kraliçesi mi?
Doğayı anlamak ve onu kullanmak için ve hatta sosyal olguları anlayıp yönlendirebilmek için o olguları modellemek ve modelleri çözmek gerekir. Modellerin çözülmesi aşamasında matematik gerekir. Bu açıdan bakınca Gauss'un sözüyle Galileo'nun sözü aynı kapıya çıkar. Dolayısıyla bir üstünlük açısından değil ama bir her yerde varlığını hissettirme açısından kraliçe olduğunu düşünebiliriz.

Söyleşi:M.Alper Türedi

Kişisel web sitesi: http://www.bilkent.edu.tr/~sertoz/ali.htm

4 yorum:

Adsız dedi ki...

Toplum olarak matematiği nasıl sevdirebiliriz? Bence öğrencileri Sinan Sertöz gibi adamlara maruz bırakmazsak baya bir ilerlemiş oluruz bu konuda...

Adsız dedi ki...

Sinan Sertöz gibi değerli bir bilim adamımızın Matematik adına bu ülkeye, dünya insanlarına yapmış olduğu katkı herkesin malumudur.Yıllar önce Matematiği topluma sevdirme adına Matematiğin Aydınlık dünyası belgeselini çekmiş ve bu isimde birde kitap yazmıştır.Bilmiyorum, bunlardan haberiniz var mı?

Unknown dedi ki...

Herkesin matematiği çok sevmesine ve dolayısı ile yapabilmesine gerek yok ki, önemli olan matematiği seven insanlara biraz saygı duyulması ve önlerinin biraz daha açık tutulmasıdır.

Unknown dedi ki...

Herkesin matematiği çok sevmesine ve dolayısı ile yapabilmesine gerek yok ki, önemli olan matematiği seven insanlara biraz saygı duyulması ve önlerinin biraz daha açık tutulmasıdır.